Kahve


Kahve üzerine bir yazı yazmasam, o içilen kahvelerin hatrı kalacak eminim.
Hele son zamanlarda dozajını iyice arttırdım.
Sabah uyanır uyanmaz mideye bir kahve yuvarla, iş yerinde bir Türk kahvesi yuvarla diye giden bir döngüm oldu.


 Kitchenette. Ankara

Eve alınan o çeşit çeşit kapsülleri, o gramaj usulü hesaplanan kahveleri görseniz ne demek istediğimi anlarsınız.
Geçenlerde birisi abartmıyor musun diye sorunca dank etti kafamda bi an.
Son zamanlarda tetiklenen bir rahatsızlığım da olunca kahveyi kontrollü içmeye çalışıyorum şu sıralar.

Kahvenin yararlarını, zararlarını, ne kadar içilmesi gerektiğini okudum.
Burada ayrıntılı yazmayacağım ama birisi Türk kahvesi birisi makina kahvesi olmak üzere iki tane hak tanıdım kendime.


Neden kahve içiyorum dedim sonra?

Kahve içiyorum çünkü beni mutlu ediyor.
Bazen içimden yükselen seslerin gürültüsüne karşı içiyorum.
Bazen o kadar keyifli bir tablo oluyor ki; içmesem hatrı kalır.

 Baulard, Barselona

Sabah uyandığımda kahve makinasına kapsül atıp çalıştırdığım anda eve öyle güzel bir koku yayılıyor ki.
O kokuyu oda parfümü kokusu yapıp saklayasım var :)
Sonra eğer acele etmek zorunda değilsem, salona doğru yürüyüp ferah ferah o kahveyi içmek gibisi yok.
Hobiler insanları terapi eder ya, benim bu aralarki terapim de bu.
Bazen bir kaç sayfa da kitap okuyorum fırsatım varsa.
Ve bu mutlaka Tezer ÖZLÜ oluyor.
Ama genelde okumadan sadece duruyorum.
O sessizlikle zihnim boşalıp yeni güne hazırlanıyor adeta.


Bianco Latte, Milano


Yine gün içerisinde her şey çok mu üstüme geldi, aşamıyor muyum; hemen bi kahve.
Yani dert bende, derman kahvede :)
Gün içerisindeki tercihim de sade türk kahvesi.
Yanında genellikle bir parça bitterle.
Bitter tercihimse Lindt %99.

Yada gün içerisinde çok keyifliyim, o an bitmese diye düşünüyorsam, ki genelde haftasonları olur bu.
Yöntem aynı.
İçiyorum açılıyorum :)