Kaya Kamping - Göreme

Şurada çadır kampı için neler düşündük, neler yaptık onu anlattım.
Şimdi sıra geldi en heyecanlı kısmına :)

Nasıl olacak, nasıl kuracağız çadırı, uyuyabilecek miyiz, gece korkar mıyız vs vs diye giden uzun soru cümleleri ile çıktık yola :)
Bir heyecan, bir heyecan! :)
Ama artık plan yapmayı bırakıp harekete geçmenin zamanı gelmişti de geçiyordu bile! :)

Ankara'dan 5 saatlik bir yolculukla vardık Göreme'ye.
Ama bunun bir saatten biraz fazlasını oyalanmalarımızla geçirdik diyebilirim :)
Tabi birde Tuz Gölü ziyaretimiz var..

Kamp yerine vardığımızda işe yerimizi seçmekle başladık.

Karavanlar en güzel yerleri seçmiş de olsa içimize sinen bir yer bulduk.
Çadırımızı kurmaya başladık ve 5 dakika içinde çadırımız hazırdı.
Yani kısacası başardık:)

Hemen üzerimizi değiştirip havuzun yollarına düştük :)
Havuza girmeden önce mutfağı, duşları ve tuvaletleri dolaştık.
Gitmeden önce yorumlardan da okuduğum üzere çok temizdi her yer.

Kaya Kamping'in havuzu oldukça sakindi, tabi Eylül'ün 20'si olunca su da pek sıcak sayılmazdı.
Suya girmek de biraz zorlansak da, girince alıştık :)

Havuz faslını kapattıktan sonra sıra yemek yemeye geldi haliyle;


Minik arabamız, minik yuvamız ve minik soframızla ne de mutlu olduk bir bilseniz..

Yemeğimizi yedikten sonra uzandık kilimin üzerine ağaçlara baktık.
Sakinliği dinledik, biraz uyuduk.

Yan çadırımızdakilerle muhabbet ettik.
Karavanların aralarında gezip insanları izledik.
Hemen hemen hepsi yabancı plakalı araçlardı.
Genci, yaşlısı, çocuğu..

Sonra hava karardı.
Her çadırın başında elektrik prizleri olduğu için küçük bir fener taktık.
Demlenen çayımızı içerken hava kararınca napıyor ki insanlar dedik.
Hem tuvalete gitmek hem yiyeceklerimizi mutfaktaki buzdolabına koymak için tekrar dolandık kampın içinde.
Ve saat daha 9.30 olmasına rağmen herkesin uyuduğunu fark ettik.
Eh madem bizde yatalım dedik, temiz hava çok fena çarpıyor zaten :)

Saat 10'du çadırın içine girdiğimizde.
Hemen uyuyakaldık.
Çadırın yanından geçen gölgeler yüzünden uyuyamam sanmıştım oysa :)

Uyandığımda saat 2 idi.
Bir süre telefonumu kurcaladım. Uyumaya çalıştım.
Resmen uykumu almıştım.
Temiz hava bu kadar mı etkiliydi, oldukça şaşırdım.

Tekrar uyandığımda ise saat 6 idi.
Çadırdan çıkıp çay suyunu koydum küçük tüpün üzerine.
Biraz kitap okudum, biraz yazı yazdım.
Çay ve kahvaltı hazır olduğunda eşimi kaldırdım.
'O an' dediğim anlardan biri oldu o sabah.

Aslında binbir çekingenlik binbir soru ile yola çıkmıştık.
Ama hiç de öyle olmadı.
İnstagrama yazdıklarım neler hissettiğimi nasıl da güzel anlatıyor;

'Dünden beri aslında hiçbirşeyin korktuğumuz gibi olmadığını gördük.
Dünyanın bambaşka yerlerinden karavanları ile gelen insanların düzenlerine şahit olduk.
Alarm sesleri ile değil, çadırın içini dolduran güneş ile uyandık.
Temiz havada 4 saatlik uykunun yettiğini anladık.
Hem evlerimizin hem ruhlarımızın duvarlarından kurtulduğu günlere uyanalım.
Başka türlü birgün başlıyor!'