Yol Üzerine


Ne zamandır yol hayalleri kuruyorum bilmiyorum.

Belki Diyarbakır'daki o lojmanda, Eskişehir yollarına düşmeden önce başladım.
Belki yatılı okulda, iki ranzalı odada, sağdaki ranzanın üstünde yatarken.

Ya 13 yaşındaydım.
Ya 14.





Ergenlik yıllarının 'uzaklara gitmek istiyorum' cümlesi hayatımın hayali oldu.

Başka sabahlara, başka mevsimlere, başka insanların hayatlarına uyanmak istiyorum.
Paris'de Eyfel Kulesi'ni görmek değil benim dileğim.
Pisa Kulesi'ne yaslanarak herkes poz verebilir.

Kimsenin adım atmadığı o Hint sokağında nefes alabilmek.
Kalınmaz denilen yataklarda uyanmak.
Yaşayabilecek kadar yemek yiyebilmek.
Bir Etiyopyalı'nın göz yaşını silebilmek, derdine ortak olabilmek.
'Bu da geçer ya hu..' diyebilmek. Yürekten.

Venedik'te bir iki gondol resmi çekebilmekten ibaret değil rüyalarım.
'Iyyy çiğ et yiyorlar' demek yerine, o eti çiğnerken gözlerinde beliren o mutluluğu çekebilmek.

Müzelerde M.Ö. 2400'lü yıllara ait kap kacaklara bakıp; 'vay beee, ne gelişti teknoloji' demek değil istediğim.
Gitmeden önce 'gezilecek yerler' diye araştırma yapmak kolay olan.
Kimsenin 'gezilecek yer' olarak tanımlamadığı yerleri bulabilmek ise gerçek.

Kocaman valizlerde her güne ayrı kıyafetler götürmek, birer birer giymek, objektife gülümsemek değil derdim.
Sadece bir pantolon, üç tişörtümde olsa ruhumu da sığdırabildiğim bir sırt çantası dileğim.

Büyük gezgin gruplara tahammülüm yok.
Planlanmış bir günün sabahında, 7 de uyanıp 7.30'a kadar kahvaltıyı bitirmiş olmamı şart koşmamalı kimse.
Sevdiğim adam, kardeşim veya sadece bir başıma olduğum, kimi zaman kahvaltı bile yapamadığım kimi zaman saatlerce kahvaltı masasında kalabildiğim günlerim olmalı.

Metrosu hangi hattı takip ediyor demeden,
Bu tren bileti nereye gidiyormuş umursamadan
Haritasını okumaktan bitkin düşerek yaşamalıyım.

Belki asla gerçekleşmeyecek; belki bir hafta, on gün sonra gerçekleşecek.

Tek bildiğim.
Hayallerim.
Yol üzerine.